Hakkımızda

Edebiyat,  30 yılı aşkın süredir beslendiğim, delicesine sevdalandığım, her damlasında manevi huzuru tattığım, onun; Güzeller güzeli, Yüceler yücesi O eşsiz Varlığın kaynağından akıtıldığına inandığım; sükûnet, güven, sabır, sevgi ve sessizlik içinde payıma düşeni aldığım Mukaddes bir çeşmedir benim için. 

30 yılı aşkın süredir yazmama rağmen, yazılarımı, şiirlerimi; gelinlik kızın çeyizi gibi, naftalin kokulu bohçalara sardım, ceviz kaplama sandıklarda sakladım. İçlerinden zaman zaman görücüye çıkanlarda oldu elbet. Ancak 12 yaşından beri bir hayalim vardı, eserlerimi bir kitapta toplamak. Çok şükür Rabbim bu hayalimi gerçekleştirmeyi nasip etti. 6 senelik bir çalışmanın ardından, tüm eserlerimi bir romanda topladım. Romanım görücüye çıkmadı henüz.  Çıkar çıkmaz onu da bu sayfada sizlerle paylaşmaktan onur duyacağım.

Bu sayfada uzun yıllar önce yazılmış yazılarımı şiirlerimi de bulacaksınız, yeni haftalık yazılarımı da. Dedim ya 12 yaşından beri, kalemle kâğıtla hasbihal ediyorum diye. Bu gün olgun yaşımda şiirlerimi okurken; kâh tebessüm ettim, kâh üzüldüm, kâh şaşırdım, kâh güldüm çocuk kalbimle yazdıklarıma. Şunu fark ettim ki, kalemim zaman içinde gelişmişti. Ancak; çocuk Hatice’nin kalbi hiç değişmemişti. Hala çiçeklere, kelebeklere, Yıldızlara, Aya âşıktı.  Geceleri, bunaldığında evinin arka bahçesindeki avluya saklanıp; dut ağacıyla saatlerce dertleşende oydu, Diyarbakır’ın kavurucu sıcaklarında damda yatarken, Gökyüzünde arzı endam eden; küme küme yıldızların güzelliğiyle büyülenen de o. Geceleri kalemim ve defterim yastığımın altında olurdu her daim. Çoğu kez babaannemin göz hapsinde yazardım şiirlerimi. Kafamı gökyüzünden çevirip etrafıma baktığımda babaannemin yatağında oturmuş kızgın bakışlarla beni izlediğini fark ederdim. Gökyüzü öyle güzel, Ay öyle parlak, yıldızların dansı öylesine coşkuluydu ki,  umurumda bile olmazdı babaannemin kızgın ve meraklı bakışları. Bir sabah yatakları toplarken, yastığımın altındaki defterimi almayı unutmuştum.

Etrafta Moğolların Baş Komutanı gibi dolaşan ve tüm aileyi karşısında hazır ol duruşunda bekleten babaannem, defterimi alıp saklamıştı. Ben bundan habersiz defterimin kayboluşuna saatlerce ağlarken, babaannem; defterimi halama okutmuştu:

“Songül kızım oku bakayım bu defteri, bu kız kimin oğluna mektup yazıyor böyle her gece? “ Diye.

Neyse ki sonunda babaannem defterde yazılanların şiir olduğuna ikna olmuş, halam defterimi bana gizlice iade etmişti. 14 yaşındaki çocuk yüreğim kızmış gücenmişti o an ona. Şimdi düşünüyorum da galiba haklıymış babaannem.  Hiçbir zaman sahibine ulaşmayan, sandıkta gizli kalan, açık mektuplardı onlar. Kırdım sandığımın kilidini, saçtım değerli incilerimi ortaya, buyurmaz mısınız lütfen…

 

Müsaadenizle size birkaç cümleyle;    genç, yetenekli, bilge bir yürekten, bu sitede beni asiste edecek yol arkadaşım Ali Harun Sevimden bahsetmek istiyorum. 5 yaşında kendi kendine okuma yazmayı öğrendi. 8 yaşında sayısız kitap okudu; hikâye, şiir yazmaya, karikatür çizmeye başladı. 9 yaşında ilk romanını yazdı. İkinci romanı olan Mahşer adlı kitabı, 13 yaşında j&j yayınlarından çıktı. Ali şu an 14 yaşında. Gelecek vaat eden, zeki, esprili parıl parıl  bir kalem.

Köşe yazıları ve karikatür çizimleriyle edebiyat çeşmesine katkı sunacak Ali. Sitemizi keyif alarak, takip edeceğinize yürekten inanıyorum. Kalın Sağlıcakla

Hatice Noyan

Kapalı
Kapalı